Prof. Selda Kulluk Yerdelen 

  • Kitap, Rönesans döneminde renk olgusuna ve özellikle Shakespeare’in oyunlarında renk sembolizminden yararlanışına odaklanmıştır. Rönesans kültürü ve sanatı hakkında bilgi sahibi olmak, Shakespeare’in oyunlarında doğru ve anlamlı kostüm tasarımları yapmak için gereklidir.
  • Başlangıçtan günümüze kadar sanatın tarihsel sürecinde sanatçıların renge olan ilgileri, renkleri kullanışları da farklılık göstermiştir. Coğrafi konuma göre değişen kültürlerarası farklılıklar, toplumların çağa göre değişen değer yargıları ve gelenekleriyle farklı algı yapısına sahip oluşları renk anlamları ve sembollerini de etkileyerek değiştirmiş, sanatçıların bu etkileri eserlerinde yansıttığı gözlemlenmiştir. Renklerin hem psikolojik ve kültürel etkileri hem de anlamlarını bilerek eserlerini ortaya koyan sanatçılar arasında olan kostüm tasarımcıları anlamın algılanması ve bilinçaltını etkilemek için rengin duygusal etkilerinden yararlanır.
  • Rönesans dönemi giysilerini incelediğimizde, hem özgünlük hem de yaratıcılığın en üst seviyesindeki giysilerle karşılaşırız. I. Elizabeth, sarayında muhteşem ihtişamlı bir moda yaratmayı başarmıştır. Avrupa’nın diğer ülkelerinde de giydiği elbiseler taklit edilmiştir. Bu dönemde en önemli değişikliklerden biri de Ortaçağ’da sade olan siluetin farklılaşmasıdır. Sözünü ettiğimiz siluet değişiminde Kraliçe I. Elizabeth’in etkisi büyük olmuştur. Elizabeth’e şu an yaşadığımız yüzyıldaki stil ikonlarının annesi de diyebiliriz. Avrupa’nın ilk stil ikonu olarak herkesi kendine hayran bırakarak kadınlar tarafından da taklit edilmiştir. Parlak renkler, özenli süslemeler ve aşırı dolgu malzemesi Elizabeth dönemi elbiselerinin en göze çarpan özellikleridir. Giysiler o kadar çok dolguyla doluydu ki, insan formunun görünüşü hem erkekler hem de kadınlar için tamamen kaybolmuştur. Bu dönemde yazılı belgeler ve ünlü ressamların yaptıkları birçok portre Elizabeth giyimi ve ayrıntıları hakkında bilgilenmemizi sağlar. Bunlar da araştırmacılar ve tasarımcılar için çok değerlidir. Ayrıca, dönemin tiyatrolarından da çok fazla bilgi toplanmaktadır. Shakespeare’in oyunlarındaki giyim tarzı, kumaşlar, moda hakkında ve özellikle renkle ilgili göndermeler biz tasarımcılar için en önemli kaynaklardandır.
  •  Farklı toplumsal sınıfların varlığı, Elizabeth döneminde yaşamın vazgeçilmez bir parçası olan tiyatroda da bu sınıfları yansıtan rollerin canlandırılmasını sağlamıştır. Shakespeare oyunlarının oynandığı sahnede oyuncuların kostümleri aracılığıyla birçok kodlar seyirciye yansıtılmıştır. Görsel görüntüler aracılığıyla soyut düşünceler de ifade bulmaktadır. Saflık ve masumiyet beyazla, kasvet, kötülük ve ölüm siyahla anlatılmıştır. Renk sembolizmi, Rönesans boyunca kaçınılmaz ve evrensel olmuştur. Doktorlar kırmızı önlük, avukatlar siyah cüppe, hizmetçiler gri önlük, rahipler ve kardinaller kızıl şapka ya da önlük giymişlerdir.

–  Shakespeare, oyunlarının hemen hemen tümünde sözünü ettiğim renkleri

kullanmıştır. Yazarın bu özelliği de bize yaşadığı dönemdeki renk anlamlarından

haberdar olduğunu kanıtlıyor. Oyunlarında renklerle ilgili seçimlerine baktığınızda

anlatılan sembolizmle uyumlu olduğunu, örtüştüğünü gözlemlemek mümkündür.

  • Yazar, oyunlarındaki konuşmalarda rengi kullanarak bir insanın konumunu kolayca anlayabilmeyi sağlamanın yanında karakterlerin duygusal durumlarındaki iniş çıkışlarını da rengin anlatımcı etkisinden yola çıkarak algılatmıştır. Böylece cümlelerinin içinde geçen renkler seyircide belirli durum ve duyguları uyandırma gücüne sahip olmuştur.
  • Romeo ve Jüliet’in elinizdeki kitapta yer alan ve buraya koyamadığım tüm yapımlarında renk seçimleri, aksiyonun gelişimi ve karakterlerin duygusal, fiziksel ve sosyal açıdan gelişimlerine bağlı olarak kodlanmıştır. Aşk ve karakterlerin acınacak kaderlerinin resmi çizilirken yumuşak ve aydınlık renk tonlarından şartlar ve çevreye bağlı olarak sert ve karanlık tonlara geçişlere önem verilmiştir. Rönesans tarzındaki yorumlarda tasarımcıların, dönemin ressamlarının tablolarından, heykeltraşların heykellerinden, cam ustalarının vitraylarındaki figürlerinden esinlendikleri görülmektedir. Çağdaş elbiselere doğru giden çizgilerde ve renklerde de iki aile arasındaki kin, erkeksilik, asilik, saldırganlık ve hatta kabadayılığın altı çizilmiştir.
  • Kitap, düşüncelerini geliştirmek, etkili ve yeterli bir kostüm tasarımcısı olmak isteyenlere rehberlik edecek yaratıcı bir çalışmanın yolunun kapsamlı bir araştırmadan geçtiğini de gösteriyor.