Tiyatro sanatının birey ve topluma yararları – Tiyatrodan Nasıl Faydalanılır?

Tiyatro Sanatının, bireye ve topluma katkıları bilimsel olarak kanıtlanmıştır. İster tiyatro ile uğraşan olun ister seyirci, özellikle daha sağlıklı ve anlamlı yaşamanın mutlu bir topluma everilmesi için en estetik, en keyif veren ve en ucuz kişisel gelişim alanıdır.

Tiyatro ile küçük yaşta tanışmak çocuğun “mutlu ve güçlü” bir birey olarak topluma kazandırılmasında büyük yarar sağlar. Nitekim hayal gücüne yönelik, özgür iradesi ile düşünme, karar verme ve birey olma yolunda kişiliğinin gelişimine katkı sunar.

Tiyatro bireye özgüven duygusu kazandırır

Çeşitli sebeplerle çevresiyle iletişim kurmakta zorlanan bireyler , tanımadıkları insanlar arasında, bir tiyatro oyununda, birlikte gülüp eğlenirler, birlikte öğrenirler… Sahnede oyun seyretme deneyimleri arttıkça bu durum bireylerin sosyal davranışlarına da yansır. Başkalarıyla daha iyi geçinme, çevreyle daha güçlü bir bağ kurma, kendine güven, uyum sağlama ve cesaret gibi konularda geliştirici bir rol oynar.

Tiyatro, bireyin gözlem yoluyla öğrenmesini; bilgilerini pekiştirmesini ve içselleştirmesine yol açar.

Gözlem, farkındalığı geliştirdiği gibi dikkat, odaklanma, konsantrasyon, algılama, konuşma, dinleme gibi becerilerin gelişmesinde önemli bir katkı sunmasıdır.

Seyrederek kendini oyunun akışına bırakan ve bir anlamda oyunun bir parçası olan birey, oyunun türüne bağlı olarak sahnedeki oyuncu ile arasında bir bağ geliştirir. Bu görünmez iletişim (tragedya ise kendisi ile eşleştirebileceği bir kahramanlık duygusu; komedi ise kendisi dışında, çevresinden birine benzeterek gülünç duruma yönelik bir keyif vererek onaylanma duygusunu; yani) Haz verirken arındıran bir etki ile bireyin psikolojik olarak daha dingin, sakin, nazik, anlayışlı ve rahatlamış bir ruh haline sahip olmasını sağlar. Birey empati gücünü ortaya koyar ve çevresine karşı hoşgörüsü gelişir.

Haz ve Arınma olarak belirtilen bu ilkeler tiyatro sanatının iki temel işlevi olarak tanımlanır.

Tiyatro korkularla başa çıkabilmeyi öğretir.

Yapılan araştırmalarda tiyatronun modelleme yoluyla öğretme etkisinin çok önemli başka faydaları da tespit edilmiştir. Bunlardan en önemlisi, fobi türündeki tepkilerde görülen azalmadır. Özellikle çocuklar tiyatro oyunlarında kimi zaman korktukları bazı neslelerle karşı karşıya gelebilmektedir. Oyun içerisinde, doktor, karanlık, köpek, fare gibi korkulan bu nesneler ile kurulan ilişki onların bu fobilerinin azalmasına katkı sağlamaktadır. Başka bir ifadeyle, kendi dünyalarında fobi nedeni sayılabilecek bazı nesneler, tiyatro ile çok farklı bir anlam kazanabilir. Bu da doğal olarak çocuğun o nesneye bakış açısını değiştirebilir.

Eleştirel düşüncenin temellerini atar

Eleştirel düşünce, yaşam deneyiminden ve gözlemlerden yola çıkılarak kazanılır. Çocukların eleştirel düşünme becerisi kazanmasında tiyatronun payı çok büyüktür. Çünkü çocuklar okullarda daha yarışçı, sınav veya puan odaklı bir eğitim alırlar. Böyle bir sistemde bilgiyi direkt olarak edinirler ancak edindikleri bilgiyi eleştirel bir süzgeçten geçirebilecek zamanı genellikle bulamazlar. İşte tiyatronun eğitici tarafı ve eleştirel düşünceye olan katkısı bu noktada daha da ön plana çıkmaktadır. Tiyatro deneyimi yaşayan bir çocuk eleştirel düşünme, neden-sonuç ilişkisi kurma gibi hayatın her alanında faydalanacağı becerilerini geliştirir.

Topluma sağlıklı ve faydalı bireyler kazandırır

İnsana yönelik ve etkin bir sanat dalı olan tiyatro hayata dair farklı konular yeni bilgiler kazandırır. Yaşanılan toplumun bir üyesi olma bilincini aşılar. Olaylara farklı açılardan bakabilme becerisi kazandırır. İş birliği ve dayanışmayı öğretir. Estetik algıyı geliştirir ve sanata olan ilgiyi arttırır. Bireyin duygusal gerginliklerden uzaklaşmasına ve kişisel sorunlarına çözüm üretmesine yardımcı olur. Işık, ses ve sahne düzenlemesi ile onların farklı duyularına hitap eder.

Özetle;

1 – Uğraşanlara katkıları;

  • Düşünceyi eyleme sokma yeteneğini geliştirir,
  • Düşünerek yorumlayarak okumayı etkinleştirir,
  • Estetik algılama yeteneğini geliştirir,
  • Dayanışma ile yaşama katkı sunar
  • Empati gücünü geliştirir,
  • Sorunlarla baş edebilme (direnç) kapasitesini geliştirir,
  • Toplum yaşamı için gerekli olan sorumluluk duygusunu pekiştirir,
  • Topluluk önünde konuşmayı gibi özgüven geliştirici bir etki yaratır,
  • Kişinin farkındalığını geliştirir
  • Dil kaygısını giderir, doğru ve güzel konuşmayı sağlar,
  • Oyuncu ise vücut dilini kullanma becerisini artırır,
  • Çeşitli sanat dallarıyla ilgiyi sağlar
  • “Daha iyi insan” yapar.

2- Seyredenlere katkıları; 

  • Toplumun bir üyesi olarak özeni aşılar;
  • Kamu bilincini sağlar;
  • Sorunlar, üzerinde düşünmeyi, yargılamayı öğretir;
  • Sanatın geliştirici, değiştirici’ gücünü gösterir;
  • Ve insanı çok yakından tanıtır.
  • Toplumunu bilinçlendirir, sorunlara nesnel gözle bakılmasını sağlar;
  • Düşünce erkini ve özgürlüğünü öğretir;
  • Toplumun aşama yapmasındaki süreyi kısaltır;
  • Toplum duyarlığını artırır;
  • Toplumu ortak bir estetik düzeye çıkarır;
  • Birey-toplum ilişkilerinin kökenine iner;
  • Toplumun kültür birikimini yansıttığı oranda, bu birikimin zenginleşmesine aracı olur.

******

Tiyatro Sanatı için söylenmiş ünlü sözler:

Tiyatro, asla ölmediği için değil, sürekli yeniden doğduğu için ölümsüzdür.

Özdemir Nutku

 

Tiyatro; insanı, insana, insanla, insanca anlatma sanatıdır.

Turgut Özakman  

 

Sanattan mahrum bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.

Atatürk  

 

Tiyatro, kalp perdesini açan bir sanattır.

Tiyatrosu olan bir ülkede kötülükler, çirkinlikler, yanlışlıklar sürüp gitmez.

William Hazlitt  

 

Tiyatro insandan insana bir iletişimdir.

Araya elektronik ya da mekanik bir aygıt girmeden yapılan bir iletişim.

Genco Erkal  

 

Tiyatro, müthiş bir kültür ocağı. Öğretici, besleyici ve sevecen bir kaynak.

Yıldız Kenter  

 

Tiyatro uygarlığı bütün yurt sathına ulaştıran çok etkin bir sanat dalı.

Haldun Taner  

 

Sanat, dünyayı yansıtan bir ayna değil

dünyanın onunla şekillendirildiği bir çekiçtir

Bertolt Brecht

 

Tiyatro, sanatın tümü gibi bir okuldur.

Eğitir, geliştirir insanı, dünyasının sınırlarını genişletir.

Sabahattin Kudret Aksal  

 

Tiyatro öteki sanatların üstünlüğü, sadece eğlence olarak kalmayıp,

genel ahlakı temizleyip araştırılmıştır.

Recaizade Ekrem  

 

Tiyatro aşka benzer. İnsanı hazin hazin ağlatır. Ama verdiği acının gücünde bir başka tat bulunur. Tiyatro evrene benzer. İnsanı doya doya güldürür.

Ama yansıttığı tuhaflıklar, gülerken ağlamak için istekler doğurur.

Namık Kemal

 

Tiyatroyu tüm sanat biçimleri arasında en yücesi olarak kabul ederim.

Çünkü o insanoğlunun, neyin insani olduğu duygusunu bir başka kişi ile en dolaysız olarak paylaşabileceği yoldur.

Oscar Wilde 

 

Biz insanlığın gerçek kültürünün, sanat sınırından başladığına inanıyoruz.

Ruh kalkınması olmadıkça adamı hayvandan ayırt edemezsiniz.

Gerçek medeniyet, edebiyat ve sanattan doğar.

Tarih, tiyatrosuz yükselmiş bir millet gösteremez.

Muhsin Ertuğrul  

 

 

Tiyatro elbet insanlığın ortak malı.

Tiyatro tarihi her ulusa ortak ve zengin bir birikim sağlıyor.

Ama her ulus da ona yüzyıllar boyu kendi özelliğinden katkılarda bulunmuş, bulunuyor.

Tiyatro alanındaki yeni görünen yolların çoğu işte hep bu eski ve yeni yöresel katkılardan doğuyor.

Haldun Taner

 

Oyuncunun er meydanı tiyatro sahnesidir. Tiyatro sahnesinde arada hiçbir aracı olmadan seyirciyle baş başa kaldığı yerde aktör, aktör müdür değil midir anlaşılır. Sinemada ve televizyonda pek anlaşılmaz ve televizyonda oyunculuk öğrenilmez. Dizilerde oynarsınız ama oyuncu olamazsınız.

 Haluk Bilginer  

 

Yalnız oyuncu için değil seyirci için de bir rehabilitasyondur tiyatrolar.

Bir nevi arınmadır, bir eğitimdir. Bir eşleşmedir tiyatrolar.

Ve bulunduğun yere göre gündelik üstüdür.

Ayla Algan  

 

Tiyatro insanı kandırmayan, insanı insana en iyi anlatan bir araçtır.

Tiyatro bana insan biriktirmeyi öğretti.

Doktor da oldum komiser de…

Hayvanları da incelerim çünkü tilki gibi kurnaz,

aslan gibi yırtıcı birini de oynarsınız.

Daha kolay anlıyorum insanları.

Herhangi meslekten birisiyle

20 dakika oturayım hemen ona dair çıkarırım her şeyi.

Zihni Göktay

 

Yeni yapraklar yeni kalamaz, saatler geriye işleyemez;

bizlere bir ikinci şans tanınmamıştır.

Tiyatroda kara tahta her an silinir ve üzerine yenisi yazılır.

Tiyatro, sürekli devrim demektir.

Peter Brook

 

Bizim memur takımı arasında para verip de tiyatroya giden adama rastlayamazsınız. Ömründe tiyatro sahnesi görmemiş memurlarımız çoktur. Tiyatro bir zevk, bir asalet işidir.

Gogol

 

Tiyatro, bir ülkenin eğitimi için en yararlı ve en etkin araçlardan biridir;

ülkenin yüceldiğini ya da çöktüğünü gösteren bir barometredir.

Duyarlığı olan, doğru yola yöneltilmiş bir tiyatro,

halkın duyarlığını birkaç yıl içinde geliştirebilir;

buna karşılık, uçmaya yarayan kanatları katırtırnağına dönüşmüş,

yani soysuzlaşmış bir tiyatro tüm ulusu hantallaştırır ve uyuşturur.

Federico Garcia Lorca

 

Bütün dünya bit tiyatro sahnesidir. Kadın, erkek bütün insanlar da sadece oyuncular… Her birinin giriş ve çıkış zamanları vardır. Her insan kısa ömrü içerisinde çeşitli roller oynar ve yedi perdeye bölünmüştür hayatları.

William Shakespeare

 

Okulların amacı gençlerin kafasını eğitmekse,

tiyatronun amacı gençlerin yüreğini eğitmektir.

Özdemir Nutku

 

Oyun Çözümlemesi

(Oyun Analizi)

Oyunu anlamak ve detayları algılayabilmek için oyunun iyi bir analizi/çözümlemesi yapılmalıdır. Buna Dramaturgi denir. Kaba tabirle, bir dedektifin iz sürüşüne benzeyen ve oyunun didik didik incelendiği, neden-sonuç ilişkisi kurularak anlamlandığı ve açıkçası çok da keyif veren bir çalışma sürecidir. Tiyatro emekçileri açısından kişisel gelişimi destekleyen en önemli dönemdir. Oyun giderek neden yazılmış olduğuna ve topluma ne gibi bir katkısı olacağına yönelik anlaşılmaya başlanır. Tüm kadro için bu anlamın benimsenmesi , yazarın mesajını seyirciye en doğru şekilde taşımak açısından derin bir anlam ifade eder. Yazarın emanet ettiği oyunu, tüm katılımcıların desteği ile seyirciye taşınmasında sorumluluk duymayı gerektirir.

Özetle Dramaturjik Çözümleme rolleri belirlemek değil, tiyatroda yazarın anlatmak istediği, topluma iletilmesini istediği mesajı kavrayabilmektir.  Nitekim tiyatro sanatı sahip olduğu tüm imkanlar ile toplum üzerinde ve toplumu yönlendirme noktasında çok önemli mistik bir güce sahiptir.

 

Dramaturg, oyunla ilgili araştırmalar yapan, tüm ekibin ihtiyacına yönelik çözümlemeleri getiren kişidir.

 

Oyun Çözümlemesi yazılı olarak yapılır ve genelden özele doğru gidilir. Oyun perdelere, sahnelere, tablolara (bölüm), olaylara ve durumlara ayrılır; hepsi ayrı ayrı incelenir.

 

Oyun dikkatlice okunduktan sonra Dramaturjik açıdan metnin analiz edilmesinde izlenecek yol;

 

Oyunun yazarı kimdir? : Yazarın nerede doğduğu, hangi zamanda yaşadığı, varsa yazdığı diğer eserleri, yaşama bakışı ve tarzı araştırılmalıdır. Yazdığı bu oyunda esin kaynağı ne olabilir? Oyunun adı bir şey ifade ediyor mu?

 

Oyunun öyküsü nedir? : Oyunun kısaca öyküsünü yazın. Bu yarım A4 sayfası kadar sürebilir. Daha sonra her sahnenin kısaca öyküsünü yazın. Böylece oyunun olay örgüsünü, bütününün ne anlattığını ve sahneler arası etkileşimin nasıl olduğunu belirginleştirmiş olursunuz.

 

Oyunun teması (konusu) ve önermesi (vermek istediği mesaj) nedir? : Tema, (ana konu)  oyunun özünün sözcüklerle ifade edilmesidir. Örneğin “Aşk”, “Kan Davası”, “Savaş Suçu”, “İkizler” vb. Önerme (ana fikir) ise yazarın bu temayı nasıl savunduğuna yönelik cümledir. Örneğin “Kan davası toplumu yıkıma götürür”; “Aşk insanın hastalık halidir” gibi yazarın, oyun sonrasında salondan çıkan seyircinin aklında kalmasını istediği düşünce olarak da ifade edilebilir.  Yazar oyunu önermeyi destekleyen tema üzerine kurar.

 

Oyunun hedef kitlesi nedir? : Oyunun hangi yaş grubuna hitap ettiği çok önemlidir. Bu sizin sahneleme biçiminizi belirler. Çocuklar, gençler, yetişkinler, yaşlılar hedef kitleyi belirler. Ekonomik, psikolojik, sosyal, fiziksel ve kültürel açılardan dikkat edilmesi gerektiğinden formasyona dayalı yetkinlik önemlidir. Zira denetimsiz bir sahneleme, toplumda olumsuz etkiler bırakabilir (algı yönetimi, sübneminal mesajlar gibi).

 

Oyunun dramatik yapısı nedir? : Dramatik sanatlarda iki yöntem vardır: Kapalı biçim (benzetmeci/dramatik) ve açık biçim (göstermeci/epik). Kapalı biçim oyunlar sanki izleyici yokmuş gibi gerçekçi/doğal oynanır. İzleyicinin gerçek bir olayı dışarıdan izliyormuş gibi hissetmesi istenir. Oyun dışına çıkılmaz. Açık biçimde ise oyuncu izleyicinin var olduğunu hiç unutmaz; oyununu doğruca izleyiciye de oynayabilir. İzleyici de oyun izlediğini bilir; gerekirse bunun bir oyun olduğu hatırlatılır. Oyuncu oyun dışına da çıkabilir.

 

Oyunun türü nedir? : Oyun türünün belirlenmesi çok önemlidir. Örneğin oyuncu bir Commedia dell’Arte oyununda abartarak oynayabildiği halde, Hamlet’i abartmadan, ölçüsünde oynamak zorundadır. Oyun türlerinin bazıları şunlardır: Trajedi Dram Komedi Pantomim Doğaçlama Müzikal Ayrıca şu türleri de araştırmanızda yarar vardır: Klasik Tiyatro Romantik Tiyatro Doğalcı Tiyatro Simgeci Tiyatro Dışavurumcu Tiyatro Politik Tiyatro Gerçekçi Tiyatro Epik Tiyatro Uyumsuz Tiyatro Ezilenlerin Tiyatrosu

 

Olay nerede geçiyor? : Olayın geçtiği yer genelden özele doğru belirlenir: Türkiye, İstanbul, Kadıköy, Göztepe, Göztepe SSK hastanesi, üç numaralı oda. Yazarın nerede doğduğu ve oyunu nerede yazdığı da önemlidir.

 

Olay ne zaman gerçekleşmiştir? : Zaman da genelden özele doğru belirlenmelidir: yy, 2007 yılı, Ağustos, 15 Ağustos Perşembe, 22.00. Ayrıca yazarın hangi dönemde yaşadığı ve oyunu hangi zamanda yazdığı da önemlidir.

 

Çatışma: Çatışma dramatik bir yapıtın olmazsa olmazıdır. Oyunun ilerlemesi ve ilgi çekici olması içerdiği çatışmalara bağlıdır. Oyun sahne sahne incelenmeli, her sahnenin ve karakterlerin çatışmaları tespit edilmelidir. Çatışmalar çoğunlukla oyunun gelişme bölümünde yer alır. Çatışmalar yoluyla “yeni olanı” elde ederiz her zaman. Ana karakterin karşısında bir zıt karakter olması ya da ana düşünceye ters bir düşünce olması çatışmayı ortaya çıkarır. Ana karakterin hedefe ulaşmadaki amacına karşı gelen ve onu engellemeye çalışan her şey bir çatışma yaratır. Ana karakter bu engelleri aşar ve oyun ilerler. Aynı zamanda karakter kendisiyle de çelişir ve iç çatışmaları ortaya çıkar. Her İyi karakterin içindeki kötüyü, her kötü karakterin içindeki iyiyi aramak oyuncunun daha İyi oynamasını sağlar.

 

Oyunun teknik detayları Oyun kaç perde, sahne, tablodan oluşuyor? Oyunda kaç karakter/tip var? Kaçı kadın, kaçı erkek? Çocuk oyuncu gerekiyor mu? Oyun metni kaç sayfa? Tahminen ne kadar sürecek? Oyun metninde belirtilen dekor parçaları neler? Oyun metninde belirtilen özel ışıklar var mı? Oyun metninde belirtilen özel müzik/şarkı var mı? Oyunda kaç kostüm var? Aksesuarlar neler?

 

Karakterlerin çözümlenmesi ve yaratımı Oyunun genel çözümlemesinden sonra karakter çözümlemelerine geçmek gerekir. Öncelikle ana karakterler çözümlenmeli, yan karakterlere sonra geçilmelidir. Oynayacağınız karakterin ilişki kurduğu diğer karakterleri de tanımanız karakterinizin etkileşimini ve tavrını belirleyecektir. Bir karakterin çözümlemesini yapmak, onun hayatını irdelemek demektir. Yazar karakterin hayatını ve özelliklerini açık açık vermez. Sahneleme yapacak olan kişiler konuşma örgüsünden yola çıkarak karakterin nasıl biri olduğunu, içinde bulunduğu şartları, ne tür bir yaşantısı olduğunu ve geleceğe dair ne tür planları olduğunu ortaya çıkarmalıdır. Bu yaratıma “alt metin” denir.

 

Karakter analizi yaparken şu sorular sorulabilir: Kim, ne, nerede, ne zaman, neden, nasıl…

 

Kim? Karakterin adı, yaşı ve cinsiyeti gibi genel kimliği…

 

Ne? Kişinin ilgilendiği iş, mesleği… Bu rol kişisi tip mi karakter mi? Tip genel davranışlara, karakter psikolojik derinliği olan özel davranışlara sahiptir. Tipte dış görünüşe, karakterde ise iç dünyaya(psikolojik derinliğe ve buna bağlı olarak davranışlara) önem verilir. Karakterin/tipin amacı ne? Ana çatışması ve yan çatışmaları neler?

 

Nerede? Nerede doğmuştur, nerede büyümüştür, bu olayları nerede/nerelerde yaşamıştır?

 

Ne zaman? Bu olayları ne zaman yaşamıştır ne zaman buraya gelmiştir ne zaman karar vermiştir?

 

Neden? Yazar bu karakteri neden yazmıştır? Karakter bunları yapmaktadır/söylemektedir? Neden bunu yapmaktan vazgeçmiştir? Neden bu mesleği yapmaktadır? Neden bu parayı çalmıştır? Neden sorusu aynı zamanda bir kontrol mekanizması sağlar. Karakter hakkında diğer tüm sorulara verdiğiniz cevaplara “Neden?” sorusunu sorun. Mantıklı yeni bir cevabınız varsa ilk verdiğiniz cevap uygulanabilir. Aksi takdirde yeni cevaplar bulmanız gerekir. Sahnede attığınız adıma da “Neden?” sorusunu sorun ve mantıklı bir cevabınız yoksa o adımı atmayın.

 

Nasıl? Özellikle fiziksel, psikolojik, sosyal özelliklerine “Nasıl?” sorusuyla cevap verebiliriz. Fiziksel özellikler; oyun kişisinin görünüşünü, hareketlerini, tavrını, yürüyüşünü, giyinişini, konuşmasını, bedensel becerilerini ve varsa fiziksel kusurunu belirler. Sosyal özellikler; sosyo-ekonomik ve kültürel durumunu, ait olduğu sınıfı, eğitimini, politik tutumunu, çevresel faktörlerden etkilenişini, ilgi alanlarını, planlarını, işini, ünvanını, ekonomik durumunu ve diğer karakterlerle etkileşimini belirler. Karakterin birçok sosyal rolü vardır. Bulunduğu ortama ve karşılaştığı diğer karakterlere göre gerekli sosyal rolü ortaya çıkar. Dolayısıyla karakterin davranışları bu sosyal rollerle birlikte değişir. Psikolojik özellikler; kişisel davranışlarını ve bu davranışların nedenlerini, düşüncelerini, anlayışlarını, akıl düzeyini, zihinsel becerilerini, baskın duygularını, fobilerini, alışkanlıklarını ve belli etkilere verdiği tepkileri belirler. Bu soruların tümünü yanıtlayın ve mutlaka bu yanıtların mantıklı olmasına özen gösterin.

 

Oyun Çözümlemesi Hangi tür rolleri kimlerin oynayabileceği, oyunculuk çalışmalarında şöyle böyle ortaya çıkacaktır. En sağlıklısı, okuma çalışmaları ve oyun çözümlemesinden sonra, oyuncunun da isteğini ve yapabilirliğini dikkate alarak, rol dağıtımının yapılmasıdır. Önemli olan karaktere uyan ve bu karakteri hakkıyla çıkarıp altından kalkabilecek kişinin rolü almasıdır. Sahne çalışmalarına geçildiğinde rol dağıtımında küçük değişiklikler yapılabilir.

 

Rol dağıtımı herkesin olduğu bir çalışmada yapılmalıdır. Oyuncular belli rolleri oynamak isteyecektir elbette. Yönetmen de bu isteği görür; ama rol o oyuncuya uymuyorsa nedenleriyle birlikte oyuncuya rolü neden alamayacağı söylenir. Gönüllü ekiplerde zamanla sayıda azalma olabileceği göz önünde bulundurularak bazı roller yedekli çalışılabilir. Aynı zamanda iş ya da ders nedeniyle aksama yaşayabilecek oyuncular için de ekipte çalışmaya hazır yedek oyuncu olmalıdır. Yine de provalar başladıktan sonra giden oyuncu olursa ekip içinden başka bir oyuncunun boşta kalan rolü oynaması uygun olur. Rol dağıtımı sırasında role uygunluk ve yapabilirlik ilk seçeneğimiz olduğu halde; düzenli çalışan, oyunculuğa yönelik temel becerileri gelişmiş ve belirgin olan, şarkı söyleyebilen, müzik aleti kullanabilen ve dans edebilen oyuncular daha avantajlı olacaktır. Rol dağıtımı yapıldıktan sonra oyuncular kendi rollerine yönelik detaylı karakter analizi yapar. Artık ilk iş tasarım yapmaktır. Rol ve Görev dağılımı akabinde herkes kendi görevlerine yönelik yaratıcı sürece girer.

****

Tiyatronun Türleri

 

Çıkış noktasında tiyatro iki tür olarak doğar: Tragedya ve Komedya. İlerleyen çağlarda türler ve alt türler olarak glişir ve iki temel tür daha isimlendirilir: Fars ve Melodram.

 

TRAGEDYA

Seyircide korku ve acıma hislerini uyandırarak onu kötü duygularından arındırmayı amaçlayan tiyatro türüdür. Konusunu seçkin kimselerin hayatından ya da mitolojiden yani tanrılar arasındaki ilişkilerden seçer. Kahramanları tanrılar ya da soylu kimselerdir. İnsan müsveddesi sayılan sıradan insanlara yer verilmez. İşlenmiş, kusursuz bir üslubu vardır; kaba sayılan sözlere yer verilmez. Çirkin olaylar (cinayet, kavga vs.) seyircinin gözü önünde gerçekleştirilmez. Üç birlik kuralına uyar. Bu, yer, zaman ve olay birliğidir. Yani oyun hep aynı yerde aynı dekorla oynanmalı, olay bir günlük zaman dilimi içinde geçecek izlenimi vermeli, (Bu yüzden oyun, olayın sonundan seçilir; önceki olaylar koro tarafından anlatılırdı.) aynı ana olay etrafında geçmelidir. En ünlü trajedi yazarları; Eski Yunan’da Aiskhylos, Euripides. Sophokles; Klasik Fransız edebiyatında Corneille ve Racine’dir.

 

Tragedya, bir kahramanın kendi çevresindeki koşullarla savaşıp yenik düşmesini anlatan bir oyun türüdür. Kahramanın yenildiği şey her zaman ondan daha büyük onun yaşamından daha anlamlı olan bir şeydir. Kahramanın savaşımından evrensel boyutları içinde önemli bir olay çıkar, ama bu sonuç kahramanın yenik düşmesiyle önem kazanır. (Örnek oyunlar; Agameınnon (Aiskhülyos), Medea (Seneca), Kral Oidipus (Sophokles).

 

KOMEDYA

İnsanları güldürerek eğitmeyi amaçlayan tiyatro türüdür. Her gülünç şeyin altında ders alınacak acı bir gerçeğin olduğuna inanılır. Konusunu günlük hayattan, sosyal olaylardan seçer. Kahramanları sıradan insanlar, eğitim görmemiş ya da sonradan görme kişilerdir.

Üslupta kusursuzluk aranmaz, kaba sayılan hatta küfürlü sözlere yer verilir. Çirkin, kaba olaylar seyircinin gözü önünde işlenir. Üç birlik kuralına uyar. Komediler fars, vodvil, komedi santimantal vb. türlere ayrılır. Komedya, genelde kişiyi bir aksiyon içinde gösteren ve bu aksiyonu gülünç durumlar ve konuşmalarla geliştiren bir dramatik biçim. (Örnek oyun Tartuffe (Moliere). Komedi; karakter, töre, entrika gibi çeşitlere ayrılır: Klâsik komedinin önemli yazarları: Aristophanes, Menandros, Terentius, Plautus, Moliére.

 

Ciddi Komedya

Ciddi komedya bir tezle karşımıza çıkar, ama bunu tartışarak değil, oyundaki kişiler arasındaki ilişkilerle, konuşmalarla, seyirciyi düşündürerek ortaya koyar. Genellikle “mutlu son” ile bilmez; mutsuz da değildir. Seyirciyi düşündürecek bir aşamada bırakır; seyirci, bundan sonra ne olmalı, nasıl davranmalı, ne yapmalı, sorularının yanıtını ararken tiyatrodan çıkar. Seyirci açısından seyri kolay, sürükleyici ve seyircideki merak öğesini sürekli ayakta tutacak niteliktedir. (Örnek oyun, Bir Bebek Evi, Henric Ibsen).

 

Kahramanlık Komedyası

Tragedyayı andırır; özellikle romantik tragedyaya benzer. Bu benzerlik tek bir kahramanın ötekileri peşine takıp sürüklemesinde belirir. Bu oyun kişisi hem aksiyonu geliştiren tek kahraman hem de serüvenlerin merkezinde olan kişidir. Bu kahraman abanılmış, idealleştirilmiş bir oyun kişisidir.  Sanki insanüstü bir varlıktır. Üzüntüsü bile gösterişli ve abartılıdır. Ancak gerçek anlamda da trajik bir figür değildir. Komik durumlara düşmesine karşın, bunu, kendine güldürmeden atlatmasını bilir. Burada acı çeken, ama seyircinin acıma duygularını sömürmeyen, gerçekdışı, romantik bir kahraman vardır. (Örnek oyun Cyrano de Bergcrac (Edmond Rostand)).

 

Romantik Komedya

Şövalyelik ve serüven komedyasıdır. Bu tür komedyalarda olanak dışı olmayan, ama olabilmesi çok zor olan bir olayın inandırıcı bir biçimde sunulması yer alır. Kılık değiştirmeler, aşklar, dövüş sahneleri vardır; masalların zengin fantezisi ile süslüdür, ancak masallardaki gibi gerçek­ dışı olayları kapsamaz. Olaylar gerçektir, durumlar ise olağandışı değildir. Bu türün en büyük ustası Shakespeare’dir. (Örnek oyun, Beğendiğiniz Gibi (W. Shakespeare), Amphitryon ’38 (Jean Giradoux).

 

Töre Komedyası

Toplumun gülünç ve aksayan yönlerini gösteren komedidir. Moliére’in “Kibarlık Budalası”, Gogol’un “Müfettiş” adlı eserleri töre komedisidir. oyunları).

 

Karakter Komedyası

İnsan yaşamıyla ilgili olan konuları psikolojiye yönelerek, onların kişisel yorumlarını yaparak gösterir. Bu tür komedyalar birey ve toplum taşlamasını, zaman zaman da eleştirisini amaçlar.  : İnsan kişiliğinin gülünç yanlarını konu alan komedidir. Moliére’in “Cimri”, Shakespeare’in “Venedik Taciri” adlı eserleri karakter komedisidir. (Örnek oyunlar; Evham (Feraizcizade Mehmet Şakir), Zamane Şıklan (Mustafa Nuri) Açıkbaş (Ahmet Mithat Efendi).

 

İçli Komedya

Sentimental komedya olarak bilinir. Oyunların çoğunda birbirini seven bir kızla bir oğlan vardır. Önlerinde çeşidi engeller vardır. Bu engelleri aşıp oyunun sonunda birleşirler. Seyirciyi hem ağlatan hem güldüren bir özelliği vardır. Seyircinin duygularını gıcıklayan bu tür komedya, seyredeni basit, naif bir sorun üzeri­ ne çeker. Gözyaşları ve kahkahalar arasında komedyanın sonuna gelindiğinde, hiçbir iz kalmadan tiyatrodan çıkılır. Mutlu son olmadığı takdirde, oyun içli dram denilen ciddi oyun türlerine yaklaşır.

 

Dolantı Komedyası (Vodvil ya da Entrika Komedyası)

Seyirciyi güldürme amacı olmadan yazılan komedi türüdür. Moliére’in “Zoraki Tabip”, Shakespeare’in “Yanlışlıklar Komedyası” adlı eserleri entrika komedisidir. Entrika komedisinin bir diğer adı da “Vodvil “dir. Antik Roma güldürüsünden bu yana kadar gelen uzun bir geleneği sahip bir türdür. Genellikle “Entrika Komedyası” olarak bilinen bu türde, komik öge, ustalıkla birbirine bağlanmış durumlardan ve hareketlerden sağlanır. Latin komedyasının etkisiyle bu komedya türü Batı’da çok geliştirilmiştir. Aksiyon, çeşitli dolantılarla ilerler. Odak noktası kişilerin üzerinde değil, kişilerin çevirdiği dolaplardadır. Komik öge de bu çevrilen dolaplar yoluyla sağlanır. Geleneksel Türk Tiyatrosu’nun Orta Oyunu ile benzerlik taşır. (Örnek oyun; Geveze Berber (Ali Bey), Çok Bilen Çok Yanılır (Recaizade Ekrem).

 

Hafif Komedya

Komedya türleri içinde en gevşek dokulu ve en boş olanıdır. Tek amacı eğlendirmektir. Ancak farstan bir farkı vardır: o da oyun kişilerinin daha iyi işlenmiş olmasıdır. Komik öge ince bir yolda verilir, gülmecenin algılanması duyarlık gerektirir. (Örnek oyun; Ah! Wilderness (Eugene O ’Neill).

 

FARS

“Sahne üzerinde karikatür sanatı”dır. Olay dizisi mantığının gülünçlük sağlamak için zaman zaman bilinçli olarak bozulması da bu türün en belirgin özelliğidir. Ön planda olan durumlardır, kişiler ise yalnızca tiplerdir. Bu tipler, durumların gülünç olması için araç niteliğindedir. Seyirci oyun kişilerini değil, durumlardan çıkacak sonucu merak eder. Farsta gözlüklü doktorlar, ütüsüz pantolonlu dalgın bilim adamları, geniş omuzlu, çatık kaşlı polisler ve benzeri genel tipler sık sık karşımıza çıkarlar. Bu tür güldürüde bizi ilgilendiren kişiler değil, o kişilerin yaptıklarıdır. Farsta kişileri denetimi altına alan durumlardır. Fiziksel aksiyon çok önemlidir. Komedya ile Fars arasındaki fark, böylece kişilerde değil, durumlarda ortaya çıkar. İlk fars örneklerine, İtalya’da Commedia Erudita‘da rastlarız. On sekizinci yüzyılın en büyük İtalyan oyun yazarlarından biri olan Carlo Goldoni, bu açıdan tiyatro tarihinin en usta fars yazarlarından biridir. Bizde de Turgut Özakman’ı, bazı oyunlarıyla usta bir fars yazarı olarak alabiliriz. Çok çeşitli güldürme kurguları ile donatılmıştır. (Örnek oyun; Yanlışlıklar Komedyası (W. Shakespeare).

 

MELODRAM

Fars ile melodram, tragedya ve komedya yanında daha yüzeyde dramatik türlerdir ve kardeş gibidirler. Fars gülünecek olayları abartırken, melodram duygusal olanı abartır. Farsın amacı eğlendirmekse, melodramınki duygulandırmaktır. Melodramın, farsa benzeyen bir yanı, olay üstüne olayın yığılmasıdır. İnsanlar duygusal bir olaya hep tepki göstermişlerdir. Melodram, romantik ve ahlaksal ölçüler içinde, çetrefil bir olay dizisiyle ortaya çıkarılmış bir türdür.

 

Melodramın heyecan verici yanı, adalet ve özgürlük düşüncesini vurgulamasıdır. Bunun için de bu tür oyunlarda, durumlar üst üste, olaylar art arda sıralanır. Oyun kişileri birer kalıptırlar. Dramatik gelişim içinde hiçbir değişikliğe uğramazlar; başta neyseler sonda da öyledirler. Bütün bu kişilerin değerleri ve nitelikleri önceden saptanmıştır. Olay dizisinin gelişimi içinde herkes hak ettiğini alır; iyiler ödüllendirilir, kötüler ise cezalandırılır. Oyunun kahramanı idealleştirilmiş, iyiyi temsil eden bir kişidir. Birçok engel, acı, eziyet ve haksızlık onu yıldırmaz. Amacına ulaşmak için çabalar ve sonunda istediğini elde eder. (Örnek oyunlar; Sherlock Holmes (William Gilette), Fareler ve İnsanlar (John Steinbeck), Afife Anjelik (Recaizade Ekrem), Tablodaki Adam, Harputta Bir Amerikalı, Paydos (Cevat Fehmi Başkut).

 

Dram Sanatında Alt Türler

Dört temel türden türetilmiş ya da sahne üzerinde gerçekleştirilmiş olan alttürler:

 

Tragikomedya : Romantik tragedyaya benzer. Trajik bir gelişim içinde gülünç anları ve mutlu sonları olan bir alttürdür. Başlangıçta bu tür, seyirciye korku verecek dehşet sahneleriyle doluydu. Daha sonra, gülünç kişiler trajik kişilerle bir arada aynı aksiyonda bir araya getirilmiştir. (Örnek oyunlar; Bir Kış Masalı (W. Shakespeare).

 

Burlesk : “Şakacı” sözcüğünden gelen bir terimdir. Parodiye elverişli konuları bir dizi göz alıcı sahneyle alaya alan ve günün modası olmuş herhangi bir konuda karşıtlıklar kurarak taşlayan hafif bir güldürü türüdür. Çok hızla gelişen, kesik kesik ilerleyen bir konuşma örgüsü bulunur. Konuşmadan çok hareket ve sözsüz oyuna dayanır. Kalın çizgili. Belirgin bir ahlak görüşü olmayan bu yergi türünde birbirinden kopuk kısa episoslar yer alır.

 

Revü : Belli bir temayı işlemek için, birbirine gevşek bir biçimde bağlanmış şarkılar, skeçler, danslar, monolog ve benzeri gösterilere dayanan bazen eğlendirici, bazen eleştirici ve taşlayıcı özellikte bir gösteridir. Revü, güncel sorunları ye insanların zayıf yanlarını ele alıp taşlayan bir türdür.  Çok hızlı sahne değişimleri gerektiren ve ajur zamanda doğru dürüst bir dekor, giysi, ışıklama ile gerçekleştirilen bu tür giderek politik bir içerik kazanmıştır. Ancak bir Avrupa tiyatro geleneğinden türetilmiş olan. Revü, ABD’de salt bir eğlence gösterisi durumunu almıştır. Ne yazık ki, bu geleneğin dışında kalan ülkelerde de Revü, ABD etkisiyle boş bir seks gösterisine dönüşmüştür.

 

Kabare : Güncel sorunları ve özellikle siyasal ve toplumsal konuları ince bir alayla, iğneleyici, yerici, taşlayıcı bir tutumla ele alıp toplum eleştirisine yönelir. Dışta güldürücü ve eğlendirici olmasına karşın temelde ciddi olan bu tür gösteride şarkılar, danslar, skeçler, monologlar, diyaloglar, diyaloglar, kısa filmler, kısacası tasarlanan eleştiri için ne gerekiyorsa onu sahneye getiren “renkli” bir karışım vardır. Türkiye’nin ilk gerçek Kabare Tiyatrosu, İstanbul’da Haldun Taner’in öncülüğün de açılmıştır. İlk gösterisi 24 Nisan 1962’de Taksim’deki Gen-Ar Tiyatrosu’nda düzenlenmiştir. Taner daha sonra, 1967/8 tiyatro döneminde “Devekuşu Kabare Tiyatrosu” adını alan bu oluşum sürekli topluluk olarak kurmuştur. Bu tiyatro daha sonra etkinliğini Metin Akpınar-Zeki Alasya İkilisi yönetiminde sürdürmüştür.

 

Skeç : Olayları uzun uzadıya geliştirmeden, en can alıcı çizgiler içinde veren, çoğu kez günlük olaylara ve aile sorunlarına değinen, bir nükte ile biten, esprili, kısa süreli güldürü türü. Bu tür, gevşek dokulu çeşitli gösterilere kurgulanır. Vodvil, burlesk, revü gibi kurgu dizge­ sine göre ortaya çıkarılan gösterilerde yerini alır. Ayrıca, radyo ve televizyon izlencelerinde, özellikle eğlence programlarında bulunur.

 

Vodvil : Vodvil: Hareketli, eğlenceli bir konuya dayanan, içinde şarkılara da yer verilen hafif komedidir. Bu nedenle vodvil, bir “komedi türü” olarak da gösterilir. Birbirine gevşek biçimde bağlı bölümlerden kurulu şarkılı bir oyundur. Bölümler ya müzikli ya dramatik ya akrobatik ya kalın çizgili güldürü ya da tabloları kapsayacak biçimdedir. Yanılgılara ve olguların tuhaflığına dayandırılarak geliştirilen kalın çizgili bir güldürü havasındadır. Ancak bölümleri kısadır. Buna hafif müzikli oyun da denilebilir.

 

Opera : Sözlerinin tümü ya da çoğu “koro, solo, düet” biçiminde şarkılı olarak söylenen müzikli tiyatro eseridir. Oyunculara, orkestra eşlik eder. Antik Yunan tiyatrosu örnek alınarak, başka deyişle korolu; danslı antik tragedya gösterilerinin yeniden yaşatılması düşünülerek Rönesans’ta ortaya çıkmış, ele aldığı konuyu müziğe dayandırarak geliştiren tür. Bu oyunların konuları müziğe uyması açısından belli açılardan seçilir. Konuşmaların tümü şarkıyla olduğundan, seçilecek konunun da buna uygun olması gereklidir. Baştan aşağı müzikle geliştirilen bu tür, konularını çoğu kez tarihten ve mitolojiden alır. Göz kamaştırıcı dekorlar ve giysilerle oynanan opera, giderek iyi oyunculardan çok, iyi şarkıcılara gereksinim duydu. Dramatik oyun yerine, lirik ve dramatik özellikleri olan sesler opera sahnesine ege­ men oldu. Çağımızda opera giderek sözlü tiyatroya daha çok yaklaş­ maktadır.

 

Operet : Eğlenceli, hafif konulu, içinde bestesiz konuşmalar da bulunan müzikli tiyatrodur. Daha çok halk için yazılmış eserlerdir. Sözlük anlamıyla “küçük opera” demektir. Başlarda tek bölümlük operalara bu ad veriliyordu. Bugünkü anlamı içinde Viyana müzik kültüründen çıkmış, daha çok eğlendirici nitelikte olan müzikli güldürülerdir. Kalıplaşmış kişileri ve çoğu kez de tipleri kapsayan operetin metin değeri yoktur. Yüzeyde bir olaylar dizisi ile, akıcı, hafif ve renkli melodileri içerir. Operetin konuşmalarının bir bölümü müziksizdir. Ancak bu sözler de gerçekçi bir biçimde söylenmez. Operetlerin içinde dans sözsüz oyun gibi gösteriler de yer alır.

 

Opera Komik: Operetin, yüksek sınıf için yazılmış, besteli biçimidir.

 

Müzikli Güldürü : Aralarda şarkılar olan bir sözlü tiyatro gösterisidir. Bu türde, metin müzikten daha ön plandadır. Daha çok melodramatik sahneleri içeren, duyguyu ön plana alan müzikli güldürülerdir. Müzikli güldürünün bir bölümü de siyasal ve toplumsal eleştiri yolunu tutmuştur. Brecht ve Weill’in Üç Kuruşluk Opera’sı, Mutlu Son’u bunlara birer örnektir.

 

Müzikli Dram : “Müziği kullanan Dramatik Tiyatro”. Bu yeni müzikli oyun türü hem sözlü tiyatrodan hem de operadan bazı özellikler almıştır. Söylenen aryaların operadaki kadar önemli olduğu bu tür oyunda, operada savsaklanan karakter derinliği ve konu niteliği burada önem kazanmıştır. Müzikli Dram’ın operadan en önemli ayrılığı, dramatik aksiyonun sözlü tiyatrodaki gibi gelişmesi, operadaki yüceltilmiş ve idealleştirilmiş hareketlerin yerine, gerçekçi, inandırıcı hareketleri getirmesidir.

 

Bale : Konusu; türlü dans ve davranışlarla anlatılan müzikli, sözsüz tiyatro türüdür.

**********

Kısa kısa Tiyatro hakkında;

  • Tiyatro Sanatının konusu insandır. İnsanı anlatmayan, insana dair olmayan hiçbir şey tiyatro sanatının konusu değildir. Örneğin, konu (tema) teknoloji ise bunun sahnedeki hali “teknolojinin insan üzerindeki etkisi” olmalıdır. Veyahut, tema hayvan olamaz ancak “insanın hayvansallaşması, hayvansal içgüdüleri” noktasından ele alınır. İnsana dair her şey, sahnede seyirciye canlandırılır. Kısaca, Tiyatro insanın, insana, insanı anlatmasıdır.

 

  • Tiyatro, diğer tüm sanat dallarından farklı olarak “bir arada ve canlı” uygulanması zorunlu tek sanat dalıdır: Yüzlerce kişinin aynı anda aynı sahneye bakarak izledikleri karşısında tepki veriyor olması, sahne ve salon arasındaki duygu paylaşımı ve bunun sürekliliği tiyatronun illüzyona dayalı bir etkisi olmasından kaynaklanır. Tiyatro sanatı, tüm sanat dallarını içinde barındırır: Sahne üzerinde müzik, resim, heykel, dans hatta sinema dahi yer bulabilir. Ancak tiyatro, işlevi ve amacı gereği ekran karşısında, dijital platformda, televizyonda deneyimlenemeyen tek sanat dalıdır. Çünkü tiyatro “şimdiki zaman sanatı”dır.

 

  • Maske : Antik Yunanda, günümüzün geçerli olan oyunculuk anlayışı yoktu. İfade edilen duygular jest ve mimikler yerine oyuncuların ellerinde tuttukları ve yeri geldikçe yüzlerine koydukları masklarla belirtilirdi. Yunan tiyatrosunda 2 tür oyun vardı. Tragedya ve komedya. Tragedyalarda içerik daha çok, Tanrılarla insanların kavgaları üzerineydi. Dönemin dini inanışlarının sembolik bir ifadesi olarak, oyunlarda Tanrılar ve insanlar arasındaki çatışmalar anlatılırdı. Komedyalar ise çoğunlukla siyasi alay içerikliydi. İzleyici sayısının bazen 10 binlere ulaştığı dekor ve kostümün kullanılmadığı dönemin tiyatrolarında, abartılı argo sözler ve eleştiriler yapılırdı. Oyuncunun daha sonra söylediği sözlerden dolayı sorumluluğunun olmaması ve tanınmaması açısından büyük masklar kullandıkları düşünülmektedir. Bugün tiyatronun simgesi haline gelen gülen ve ağlayan maskeler işte bu uygulamanın bir devamıdır.

 

  • Bu masklardan gülen yüz, filozof Herakleitos’u ağlayan yüz ise filozof Demokritos’u simgeler. Herakleitos (ağlayan melankolik) sert tabiatlı bir filozoftur. İnsanlığın durumuna acıdığı için asık yüzle dolaşırdı ve lakabı ağlayandı. Demokritos ise (gülen melankolik) insanlığın durumunu anlamsız ve komik bulduğu için alaycı bir tebessümle gezerdi, lakabı gülen filozoftu.

 

Antik Yunan’da sahnedeki oyuncunun kullandığı ve önceden bilinen Kral, Köle, Kâhin vb. tiplemelerin maskeleri

 

Maskelerin hikayesi : Rivayetlere göre, bilginin ve bilgeliğin peşinde dünyanın yarısını gezip tekrar evine –yani Abdera’ya– dönen Demokritos, gittikçe toplumdan uzaklaşıp yalnız başına bir yaşam sürmeye başlamış. İnzivasının hemen ardından da yüzünde bir gülümseme belirir. İnsanları izleyip kendine kendine gülmeye başlayınca, Abdera halkı soluğu Hipokrat’a mektup yazmakta alır. Demokritos’un delirdiğini ve tedavisi için acilen Ardera’ya gelmesini isterler ondan. Hipokrat gelmiş gelmesine de işler tahmin edildiği haliyle gelişmemiş. Hipokrat, Demokritos’la görüşünce onun hasta olmadığına, öfkesini gülümseyerek ya da kahkaha atarak dindirdiğine kanaat getirmiş.

 

Abdera halkının tedavi için verdiği parayı almamış. Hatta ”sizin sayenizde bir bilgeyi dost edindim. Hepinizden daha sağlıklı olan bir bilgeyle tanıştırdınız beni, ben size borçluyum asıl” demiş. O günden bugüne Gülen Filozof diye tanınmış Demokritos.

 

Herakleitos ise tam tersine ağlayan filozof olarak ünlenmiş. Yaşamı boyunca kalabalıklardan nefret eden, insanlardan kaçan, kötümserlik, umutsuzluk, ölüm temalarına övgüden vazgeçmeyen Herakleitos, Hüzünlü Filozof olarak da bilinir.

 

27 Mart Dünya Tiyatro Günü ve ITI

(Uluslararası Tiyatrolar Birliği / International Theatre Institute)

UNESCO tarafından kurulan ITI’nin “sahne sanatları bağlamında, dünya çapında bilgi ve uygulama alışverişini arttırmak, gelişim sürecinde sanatsal yaratıcılığın ve üretimin gerekliliği konusunda toplumsal bilinci uyandırmak, insanlar arasındaki barış ve dostluğun sağlanması ve artmasını gerçekleştirmek adına karşılıklı anlayışı geliştirmek, UNESCO’nun hedeflerine ulaşmasına katkıda bulunmak” gibi hedeflere sahip. Dünya Tiyatro Günü tiyatro dünyasındaki insanlar için sahne sanatlarının insanları bir araya getirici gücünü kutlamak, seyirciyle daha iyi bir iletişim kurmak ve insanlar arasındaki anlayış ve barışı arttırmak için bir fırsat olarak görülür. Dünya Tiyatro Günü’nde yapılan etkinlikler, uluslararası işlevlerinin yanı sıra ulusal ve bölgesel tiyatro gruplarının bir araya gelmesinde de rol oynar.

Gelenekselleşen uygulamaların başında Uluslararası (Evrensel) ve Ulusal Bildirilerin yayınlanmasıdır. Her yıl tiyatro ve tiyatroyla ortak çalışan diğer sanat disiplinlerinden gelen üstün başarılı bir sanatçı bugün için bir konuşma yapmaya davet edilir. Uluslararası Bildiri olarak görülen bu konuşmanın metni 20’den fazla dile çevrilir, pek çok gazetede yayınlanır ve dünya üzerindeki pek çok tiyatro grubu tarafından oyunundan önce okunur. Pek çok televizyon ve radyo kanalı bu bildiriyi beş kıtanın her köşesindeki dinleyicilere ulaştırır.

2021 yılı 27 Mart Uluslararası Tiyatro Bildirisi’ni Helen Mirren, Ulusal Tiyatro Bildirisi’ni de Müjdat Gezen ve Metin Akpınar kaleme almışlardır.

  • Tiyatro 3 Duvarlı bir Dünya’dır. Arka fon ve yan iki duvar (geriye derinlik verebilmek için) yanlara doğru açılan yer sahne yeri, seyircinin bulunduğu yer, salon ise 4. Duvar’dır. Oyuncu, 4. Duvar, “sanki duvar varmış gibi ve o yöne doğru oynanmak üzere”; direk seyirciye bakmadan (kapalı biçim) ya da “4.duvarı yıkıp” (açık biçim) olarak iki şekilde kullanılır. Bu oyunun türü ve reji yorumu olarak yönetmenin seçimidir.
  • Tiyatro sanatı içinde barındırdığı özellikleriyle toplum üzerinde ve toplumu daha iyi, daha doğru ve daha güzel olana yönlendirme noktasında çok önemli bir muhalif güç; devrim kavramının en estetik halidir.
  • Batılı anlamda Türkiye’de sahnelenen ilk yerli tiyatro oyunu Vatan yahut Silistre’dir ve Namık Kemal tarafından yazılmıştır. Sahnelendiği ilk akşam Tanzimat yolunda kayıtlara geçmiş ilk ayaklanmaya sebep olur. Namık Kemal’in vatan kavramı ve özlemi altında yazdığı bu oyun, Osmanlı yurtseverliği kavramına bir şekil vermiş, Atatürk’ün önderliğinde 1920’lerde yeniden şekillenen Türk kimliğinin oluşturulmasına da ışık tutmuştur.
  • Tiyatro Sanatının temelinde 3 değişmez öge vardır ve bu ilkel insandan günümüze değin şöyle gelişir:

Büyü – Maske – Dans  Eylem – Taklit – Topluca Katılım Oyun – Oyuncu – Seyirci

Kısaca, oyun, oyuncu ya da seyirci üçlüsünden birinin eksik olması durumunda tiyatro gerçekleşemez.

  • Şair Evlenmesi (1859), yazılmış ilk Türk tiyatro oyunudur. Yazarı, Şinasi’dir. Töre Komedyası özelliği taşıyan oyun, görücü usulüyle evliliğin sakıncalarını konu almaktadır.
  • Günümüzde modern bir tiyatro binası başlıca üç bölümden oluşur: İzleyicilerin oturarak oyunu izlediği oditoryum; (Salon), Oyunun sergilendiği sahne; (Sahne) ve Sahnenin iki kenarında ve arkasında, çeşitli dekor ve gereçlerin bulunduğu sahne arkası (Kulis)
  • Modern Türk Tiyatrosu’nun kurucusu Muhsin Ertuğrul’dur. Haldun Taner, Sevda Şener, Metin And ve Özdemir Nutku Türk Tiyatrosunun mihenk taşlarıdır.
  • Tiyatro, sahneden edinileni yaşama aktarma noktasına gelmeden müsamere zihniyetinden çıkamaz ve gerçek işlevini yerine getiremez.
  • Bir ülkenin kültür seviyesi, köy, kasaba, mahalle ve taşra insanının sanat ile ne kadar ilintili olduğuyla belirlenir: Büyük şehirlerin sanatsal etkinliklerinden değil!
  • Tiyatro, yaşamdan beslenir. Bu gerekçe ile yaşamın (toplumun) tam içinde olma zorunluluğu vardır.

Bi Dünya Tiyatro Derneği sosyal sorumluluk bilinci ile yürüttüğü tiyatro çalışmalarına destek veren Yalı Bostanlı Mahallesi sakinlerine teşekkür eder.

 

“Tiyatronun bir yaşam biçimi olduğu ”nu hatırlatıyor Pandemi sürecinin sebep olduğu başta psikolojik olumsuzlukları bertaraf etmek; sanatın iyileştirici yönünü topluma yansıtmak, farkındalığı arttırmak ve gelecek neslin olanaklarını arttırmak için “Her mahallede bir tiyatro olsun!” İstiyoruz!

 

Yaşam, sanat ile anlam kazanır, sanat ile güzelleşir.

Sanata yatırım ülkenin geleceğine yatırımdır.

Tiyatro sanatı en keyifli ve en ucuz iyileştirici güçtür!

Yaşasın Tiyatro!